T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
MERSİN / TARSUS - Adile Onbaşı Anaokulu

Haberler

Haberler

Nis

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMINI BİR HAFTA BOYUNCA ÇOCUKLARIMIZLA KUTLADIK .

Nis

Ramazan Bayramı huzur demektir, ana baba sıcağı demektir. Bir masanın başında toplanmış gurbetler demektir. Çocuk sesleridir. Anne elinden börektir. Kardeş sevgisidir. Bayramlıktır en güzelinden. Bayram namazıdır; kapıda beklenilen babadır, atadır. Harçlıktır. Hatıralardır yad edilen. Unutulan yakınlar, uzun zamandır aranmamış akrabalardır. Evi saran kahkahalardır. Paylaşmaktır ekmeği, neşeyi, sevgiyi. Mutluluktur kısacası. Güzeldir bayram sabahları. Vefayı hatırlatır. Belki de insanlığımızı…

Adile Onbaşı Anaokulu Ailesi olarak tüm velilerimizin ve çocuklarımızın Ramazan Bayramını Kutlarız .

Mrt

TEMA 

Kendini Tanıma ve Değerli Hissetme 

AMAÇ

Grup üyelerinin güçlü ,geliştirilebilir özelliklerini fart etmesini sağlayarak kendini tanıma ve değerli hissetmelerine yardımcı olmak.

KAZANIMLAR

Güçlü ve geliştirilebilir özelliklerini fark eder.

Hoşlandığı ve yapabildiği etkinlikleri fark eder.

Sahip olduklarından ve yapabildiklerinden dolayı kendini takdir eder.

Değerli veliler bu hafta çocuklarımızla Psikolojik Sağlamlık etkinliklerini yapıyoruz.İlk etkinliğimiz yukarıdaki gibidir.Çocuklarla bir günlük örnek hikaye paylaştık. Yapmaktan hoşlandığı ve  güçlü yönlerini keşfettik .

Sizlere etkinliği evde devam ettirip,pekiştirmeniz için etkinlikler gönderdim bunları bütün uyaranları ortadan kaldırıp

(telefon,tablet,tv) evde  hepbirlikte yaparsanız beni mutlu edersiniz ,kolay gelsin .

Mrt

AİLE OKULU PROJESİ KURSUMUZU DEĞERLİ VELİLERİMİZİN KATILIMLARIYLA OKUL REHBERLİK SERVİSİ ARACILIĞIYLA TAMAMLADIK.

Bir ay süren eğitimimiz boyunca velilerimizle ;

-Sosyal Duygusal Beceriler

-İletişim Becerileri ve Aile İçi İletişim 

-Akran ilişkileri

-Bilinçli ve Güvenli Teknoloji Kullanımı

-Çatışma ve Stres Yönetimi

-Bağımlılık 

-Ahlak Gelişimi

-Sağlıklı Beslenme ve Fiziksel Aktivite 

konularına ve katılımcıların zengin düşünceleriyle beraber inceledik ve çalışmalarımızı başarı ile tamamladık.

Nasıl düşüncelerimizi ve duygularımızı geliştirip yeni tohumlar ektiysek değerli velilerin emekleriyle okulumuz bahçesine güzel tohumlar bıraktık .Çalışmalarımıza sabırla katılan velilerimize ve emeği geçenlere teşekür ederiz .

 

Mrt

Atatürk’ün Kitaplığı

Diğer özelliklerinin yanı sıra, bir düşünce adamı olan Atatürk’ün kitap sevgisini, yakınında bulunmuş arkadaşları, “Onun bir kitabı merak ettiğinde, bitirmeden uyumadığı ya da çok az uyuyarak okumaya devam ettiği” şeklinde anlatıyor. Kitap okumayı tutku derecesinde seven Atatürk, Cumhuriyet sonrası zamana kadar yerleşik bir hayatı olmadığı için, çok istemesine rağmen kütüphane kurmaya muvaffak olamamış, yanında okumak istediği, sevdiği, faydalı bulduğu kitapları taşımakla yetinmiştir. Ancak Ankara ve İstanbul'da sürekli olarak kalmaya başladıktan sonra kütüphane kurabilmiştir. 

Atatürk, Ankara'ya yerleşmesinin ardından Keçiören'deki köşkünde kütüphanesini kurmuş, fakat zamanla bu evin, ihtiyacı karşılayamaması üzerine yeni bir köşk yapılmıştır. Atatürk, köşkü yapacak olan mimardan iki özel istekte bulunmuştur: Birincisi, geniş ve ferah bir yemek odasının, ikincisi de geniş bir kütüphanesinin olmasıdır. 

Aslında Atatürk'ün yeni bir köşke ihtiyaç duymasının temel nedenlerinden biri, Afet İnan'ın dediğine göre, geniş bir kütüphaneye olan ihtiyaçtı. Eski köşkün kütüphanesi Atatürk'ün hem çalıştığı, hem de gündüz misafirlerini kabul ettiği bir yerdi. 1930'dan sonra yeni alınan kitaplar kütüphaneye sığmaz olmuştu. Atatürk bu kütüphanede saatlerce çalışır, okur, okuduğu kitapların altını kırmızı ve mor renkli kalemlerle çizer, kenarlarını işaretler, notlar alırdı. Atatürk, yeni yapılacak köşkte geniş bir kütüphane olmasını, bu kütüphanede haritalarını rahatça yayabileceği ve kitaplarını koyabileceği geniş bir masa istemişti. 

Atatürk'ün hizmetinde bulunanlardan Cemal Granada, Atatürk'le Vasıf Çınar arasında geçen bir konuşmayı anlatırken; ondaki okuma alışkanlığının çocuk yaşlarında kazanıldığını da belirtir: 

“Boş zamanlarında Atatürk'ün elinden tarihle ilgili kitapların düşmediğini hatırlarım. Bir gün yine Atatürk, tarihle ilgili kalın bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt meselesi dururken devlet başkanının kendini tarihe vermesi, Vasıf Çınar'ın biraz canını sıkmış olmalı ki, Atatürk'e şöyle dediğini duydum: 

- Paşam! Tarihle uğraşıp kafanı yorma... 19 Mayıs'ta kitap okuyarak mı Samsun'a çıktın? 

Atatürk, Vasıf Çınar'ın bu çok samimi yakınmasına gülümseyerek şöyle karşılık verdi: 

- Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım.” 

Kitaplar ve okuma konusundaki hassasiyeti diğer devlet temsilcileri tarafından da fark edilmişti. Türkiye'de görev yapan Amerikan büyükelçisi General Charles H. Sherril, Atatürk'ün kendisini kütüphanesinde kabul etmesinin ardından hissettiklerini şöyle anlatmaktadır: "Bugün Mustafa Kemal kendisini ilk günkünden daha rahat hissediyordur, çünkü kütüphanesindeydi. Yaradılışı itibarıyla okumayı ve araştırmayı seven insanlar kendi kitaplıklarında, kitapları arasında bütün güçleri ve büyüklükleriyle görünürler. Şimdi ne masanın üstünde yayılı duran haritalardan, ne de odayı tüm duvarlarıyla dolduran kitaplardan bahsetmeyeceğim..." 

Mrt

Toprağa düşen son cemre ile birlikte karıncalar yuvalarından çıkıyor 

Çiçekler binbir çeşit renk ve kokuyla arıları kendilerine çekiyor 

Su yavaş yavaş ağaçların bedenlerine doğru yürüyor 

Dallardaki tomurcuklar ha patladı ha patlayacak 

Baharın gelişi, dünyanin her yerinde farklı kutlanıyor ve 

Okulumuz da Bahara Merhaba dedi 

Etkinliklerimizi sergilediğimiz günde Şube Müdürümüz Murat Kazan ‘ a ziyaretlerinden dolayı çok teşekkür ederiz.

Yaşamın neşe kaynaklarına ulaştığımız nice baharlara

Baharın Gelişi ve Nevruz Bayramınız kutlu olsun .

Mrt

Çocuklarda Özgüven Gelişimi

Özgüvene sahip olmak bir çocuk için neden önemli?
Bireyin kendini iyi hissetmesi; başarılı, dengeli ve haz aldığı bir yaşama sahip olup, olmaması ile özgüvenin yüksekliği ya da güvensizlik duyguları paralel süreçlerdir. Yaşamdan haz alabilmek için özgüvene ihtiyacımız vardır. Bu temel ihtiyacın karşılanmaması hayatı çekilmez kılabilir. Özgüven yaşamın ilk yıllarından itibaren yavaş yavaş gelişen bir duygudur. Çocukluk döneminde bu duygunun gelişmesine olanak tanınmaz, eksik bırakılırsa yetişkin dönemde telafi edilmesi mümkün olmayabilir. Özgüvenli çocuklar, geleceğin özgüvenli yetişkinleri olacaktır.

Çocuklarda Özgüven Gelişimini Neler Etkiler?
Özgüvenin gelişiminde özellikle çocukluk döneminin ilk yıllarında (3-4 yaş) ana-baba tutumları, yetiştirme biçimi bireyin kendisi hakkındaki duygularının oluşumunda ve özgüvenin derecesinde son derece önemlidir. Daha sonra arkadaş ve sosyal çevreden aldığı tepkiler de çok önemli bir rol oynar. Çocuk çevresinden aldığı tepkiler doğrultusunda kendine ilişkin olumlu ya da olumsuz bir benlik algısı edinir. Çocuklar, arkadaş veya sosyal çevre içinde bazen haksızlık ve istismara maruz kalabilirler. Bundan ne yönde ve ne derece etkilenecekleri aileden aldıkları temel güven duygusunun yeterliliğiyle doğru orantılıdır. Aile içinde sevildiğini, değerli bulunduğunu hisseden bir çocuk, çevreden gelecek olumsuz tepkilerden pek fazla etkilenmeyecek, etkilense bile çok kısa sürede bunu atlatacaktır.

Ebeveynlerden biri ya da her ikisi, aşırı derecede eleştirel ve yüksek beklentili, mükemmeliyetçi ise ya da aşırı korumacı ve bağımsızlığı engelleyiciyse, çocuğun kendine ilişkin duygu ve yargısı; yeteneksiz, yetersiz ve değersiz olduğudur.Ebeveynler, aşırı korumacı tavırlarıyla çocuklarını koruduklarını, onlara iyilik ettiklerini düşünürler. Çocuğunu aşırı sevgi ve ilgiye boğan, zorluk yaşamasın diye her şeyi kendisi yapan ve fazlaca kontrol eden ebeveyn tutumu; sorumluluk alamayan, anne babaya bağımlı, problem çözme becerisi, özetle özgüveni gelişmemiş çocuklar oluşturur. Oysa ebeveynler, çocuğun girişimlerini destekler, gelişimini alkışlar, hata yaptığında doğrusunu bulmasına/yapmasına yardımcı olur, onu bu haliyle sevmeye ve kabullenmeye devam ederlerse çocuk da kendini kabul etmeyi, sevmeyi ve kendine güvenmeyi öğrenir.Yapılan bir başka yanlış tutum ise çocuğu bir başka çocukla kıyaslamadır. Kardeşi, kuzeni ya da komşu çocuğuyla kıyaslanan çocuk; kendini yetersiz hissettiği gibi başarmayı kendisi için değil diğer çocuğu geçmek için ister hale gelip bir yarış atına dönüşür.
Özetle; büyükleri tarafından sevgi gören, gereksinim duyduğu ilgi ve yakınlığı bulan, fikirlerine değer verilip ve önemsenen, güven duyulan ve sorumluluk verilen, iyi yaptığı şeyler için övülen, gurur duyulan, yaptığı hatalarda doğruya uygun biçimde yönlendirilen ve sahip olduğu özellikleriyle kabul edilen çocuğun özgüveni gelişir.Ama sevildiğini, önemsendiğini hissetmeyen, beklediği yakınlık ve ilgiyi göremeyen, sürekli eleştirilen ve olduğu gibi kabul edilmeyen, sürekli başkalarıyla kıyaslanan çocuk kendini değersiz hisseder ve özgüveni gelişmez. Bu çocuklar; yaşadığı aile, çevre, okul ve toplum içinde çeşitli sorunlara neden olur.
Çocuklarda Zayıf Özgüvenin Göstergeleri
Özgüveni zayıf çocuklar; duygusal, sosyal ve akademik konularda zorluklar yaşarlar. Bu durum okulda ve yaşamın diğer alanlarında kendini çeşitli şekillerde belli eder. Çocuk ya aşırı kontrol kullanarak, duygusal anlamda aşırı kırılgan ve hassas, yeni deneyimlere kapalı, çekingen bir kişilik geliştirir ya da aşırı kontrolsüzlük ile zorba davranan, asi, otoriteyle çatışan, sürekli problem yaratan tutum ve davranışlar sergilerler.
a. Aşırı Kontrollü Davranışın Göstergeleri
• Anne ve babaya bağımlı
• Utangaç ve içine kapanık
• Yeni aktivitelere girmekte isteksiz
• Başka çocuklarla kaynaşmakta sıkıntı çeken
• Yeni durumlarla karşılaştığında ürkek davranan, uyum sağlayamayan
• Davranışlarının olumlu biçimde düzeltilmesinden bile hemen incinen, rahatsız olan
• Kendini aşağı görme alışkanlığı edinmiş
• Yanlış yapmaktan ve başarısızlıktan çok korkan
• Sürekli diğerlerini memnun etme çabası içinde olan

b. Aşırı Kontrolsüz Davranışın Göstergeleri
• Saldırgan ve zorba
• Öfkeli, kızgın
• Sık sık okuldan kaçan
• İşbirliğine yanaşmayan
• Yardım almak isteyen
• Sürekli sevilip sevilmediğini soran
• Hoş görülmeyeceğini bile bile derslerini ihmal eden
• Kendi hataları için sürekli başkalarını suçlayan
• Görevlerini yerine getirirken özensiz davranan
• Sorumluluklarının bilincinde olmayan
• Herkesten üstünmüş gibi davranan
• Yalan söyleyen
• Kendisine ve başkasına ait eşyaları hor kullanan
Aşırı kontrolsüz davranışlar gösteren çocuklar, kendilerine, başkalarına zarar verdiği ve çevreyi rahatsız ettiği için daha fazla dikkat çeker, ailesi ya da öğretmenleri tarafından sürekli olarak uyarılır, cezalandırılır. Bu çocuğun güvensizliğini daha da pekiştirir.Aşırı kontrollü çocuklar, kimseyi rahatsız etmedikleri için bu tutumları önemsenmez, sorun olarak görülmez, ancak bu da aynı biçimde etki yaparak çocuğun özgüven yetersizliğinin pekişmesine neden olur.
Anne-baba ne yapmalı? Anne-babaya tavsiyeler…
• Evdeki herkesin birbirine güvendiği bir ortam oluşturun.
Güvenli bir ortamda yetişen çocuk, duygu ve düşüncesini, sevgisini, başarı ya da başarısızlığını, hayal kırıklıklarını aile fertleriyle rahatça paylaşabilir. Bu onun özgüveninin gelişmesini sağlar.
• Onunla ilgili duygularınızda açık olun.
Sevginizin onun başarı ya da başarısızlığına bağlı olmadığını, varlığının sizin için ne derece önemli olduğunu ve ne olursa olsun onu daima seveceğinizi ona hissettirin.
• Çocuğunuzun gerçek kapasitesinin farkında olun.
Zayıf yanlarını görmezlikten gelmeyin, dürüst olun, ancak onları eleştirirken tüm kişiliğine yaymayın. Çocuk kendindeki eksiklik ve kusurların farkında olmalı, kabullenmelidir. Bunun yanı sıra güçlü olduğu yönleriyle de gurur duyabilmelidir.
• Davranışlarınızla ona model olun.
Onda görmek istemediğiniz davranışları ona ya da başkalarına karşı göstermeyin. Çocuklar size ya da diğerlerine sizin ona davrandığınız gibi davranacaktır. Ona şiddet kullandığınızda, şiddetin normal olduğu mesajını verirsiniz.
• Çocuğunuzun yanlışlarını, onu suçlamadan ve onun tüm kişiliğini eleştirmeden tartışın.
Yaptığı yanlışları, ona saldırıp eleştirmeden konuştuğunuzda bunu anlamak ve düzeltmek için çaba sarf eder. Onun tüm kişiliğine değil yaptığı hataya hitap ederek konuşun.
• Ondan beklentileriniz onun yaşına ve seviyesine uygun olsun.
Her çocuğun farklı bir kapasite ve seviyesi vardır. Çocuğunuzun neyi yapıp, neyi yapamayacağının farkında olun. Başka çocukların başarabildiği şeyleri o da başarmak zorunda değildir. Bir şeyi yapamayacağını bildiğiniz halde bunu ondan bekleyip sonunda hayal kırıklığı yaratmayın. Ulaşabileceği hedefler amaçlayıp başarılı olmalarını sağlayın.
• Özgüvenli olmak kibirli, kendini beğenmiş olmak değildir.
Kendine güven duymak kendini beğenmiş ya da kibirli davranmak demek değildir. Özgüvenli davranış; Kabul görmüş olmanın verdiği kendini rahat, iyi ve güvenli hissetme durumudur. En küçük başarısında şımaran, kibirli davranışlar gösteren çocuğun aslında kendine olan güveni ya yok ya da çok düşük demektir. Böyle bir durumda çocuğunuzun bi özgüven sorunu olduğunu fark edip hemen önlem alın.
• Çocukların birbirlerinden farklı olduklarını ve her çocuğun kendine özgü bir yeteneği olduğunu unutmayın.
Her çocuğun kendine özgü farklı özellikleri, yetenekleri ve başarılı olduğu alanlar vardır. Çocuğunuzun ilgi alanı ve yetenekleri doğrultusunda faaliyetlere katılmasına imkan sağlayarak onun sahip olduğu kapasitesini ortaya çıkarması, kendisiyle ilgili yeni keşifler yapması için destekleyin.
• • Çocuğunuza sorumluluklar verin.
Kendisine güvenilip sorumluluk verilen çocuk, kendini yararlı ve önemli hisseder.
• • Onun her şeyine değer verdiğinizi ve takdir ettiğinizi belirtin.
Sadece çok özel yetenek ya da başarısında değil, küçük bile olsa yaptığı güzel ve doğru davranışları için onu övün ve bunun ne kadar önemli olduğunu belirtin.

                                                                                                                                                                                                                                                                 

Mrt

Maarif VekaletiTürk Kurtuluş Savaşı'nın başlarında, İstiklâl Harbi'nin millî bir ruh içerisinde kazanılması imkânını sağlamak amacıyla 1921'de bir güfte yarışması düzenledi. Yarışmaya toplam 724 şiir katıldı.  "Çanakkale Şehitlerine" ve "Bülbül" gibi şiirlerin sahibi Mehmet Âkif'in "Milletin başarılarının para ile övülemeyeceğini" düşündüğü için yarışmaya katılmak istemediği bilinir.

Son şiir gönderme tarihi olan 23 Aralık 1920'den sonra Eğitim Bakanlığı güfteleri incelemiş ancak içlerinde istiklal marşı olabilecek bir eser bulamamıştı. Mehmet Âkif, Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey'in kendisine yazdığı 5 Şubat 1921 tarihli davet mektubundan sonra fikrini değiştirerek Ankara'daki Taceddin Dergâhı'ndaki odasında, Türk ordusuna hitap ettiği şiiri kaleme aldı ve Bakanlığa teslim etti.[Şiirde şair; Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, Hakk'a, yurduna ve dinine bağlılığını dile getirmiştir.Hamdul­lah Suphi Bey, Âkif'in şiirinin önce cephede asker arasında okunma­sına karar verdi. Batı Cephesi Komutanlığına gönderilen şiir, askerin beğenisini kazandı.

Ön elemeyi geçen yedi şiir, 12 Mart 1921'de Mustafa Kemal'in başkanlığını yaptığı Meclis oturumunda tartışmaya açıldı.Mehmet Âkif'in şiiri, Meclis kürsüsünde Hamdullah Suphi Bey tarafından okundu. Şiir okunduğunda milletvekilleri büyük bir heyecana kapıldı ve diğer şiirlerin okunmasına gerek görülmedi. Bazı mebusların itirazlarına rağmen Mehmet Akif'in şiiri coşkulu alkışlarla kabul edildi.

Mehmet Âkif, kazandığı beş yüz liralık ödülü yoksul kadın ve çocuklarına iş öğreterek yoksulluklarına son vermek için kurulan Darülmesaiye bağışladı.Şair ayrıca, İstiklâl Marşı'nın Türk milletinin eseri olduğunu beyan etmiş ve İstiklâl Marşı'nın güftesini, şiirlerini topladığı Safahat'a dahil etmemiştir.

Ülke savaş içerisinde olduğu için Âkif'in şiirinin bestelenmesi iki sene ertelendi, 1923'ün 12 Şubat'ında İstanbul Maarif Müdürlüğüne beste yarışması açma görevi verildi.

Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katıldı. Ülkenin içinde bulunduğu zor koşullar nedeniyle sonucu belirleyecek bir değerlendirme yapılamadı. Bu nedenle güfte, ülkenin çeşitli yerlerinde farklı bestelerle okunmaya başlandı. Edirne'de Ahmet Yekta Bey'in, İzmir'de İsmail Zühtü Bey’in, Ankara'da Osman Zeki Bey'in, İstanbul'da Ali Rıfat Bey ve Zati Bey'in besteleri okunuyordu.

2013 yılında marşın bestesine okunma zorluğunu gidermek amacıyla çeşitli teknik düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Bu düzenlemeler sonucunda ortaya 2 versiyon çıkmıştır. Birinci versiyon gençlerin ve toplu grupların söylemesi için hazırlanmışken, ikinci versiyon ise ulusal ve uluslararası resmi üst düzey tören etkinliklerinde kullanılır.

Sözleri

Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.


Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.


Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım,
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.


Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet” dediğin tek dişi kalmış canavar?


Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın,
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın,
Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın.


Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı,
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı,
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.


Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.


Ruhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli,
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.


O zaman vecd ile bin secde eder, varsa taşım,
Her cerihamdan, İlahî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruhumücerret gibi yerden naaşım,
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.


Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.

Kutlama ve anma günü

Türkiye'de her yıl 12 Mart günü resmî olarak "İstiklâl Marşı'nın Kabulü ve u Anma Günü"dür. Düzenlenen etkinlik ve törenlerle İstiklal Marşı'nın kabulü kutlanır, Mehmet Akif Ersoy anılır.

Mrt

Tarsus Müzesi-Hacivat-Karagöz-Küçük Arkeologlar 

Kültürün İzinde 

Sosyal Kültürel Geziler 

Mrt

KADINLAR GÜNÜ-RAMAZAN -İSTİKLAL MARŞI-KODLAMA 

Mrt

Deprem ve Tahliye Tatbikatı

Mrt

Okulumuzdaki çalışmalardan ve etkinliklerden kareler .

Şbt

ÖĞRENCİLERİMİZLE YAPTIĞIMIZ TARSUS MÜZESİ GEZİMİZDE YARDIMLARINDAN DOLAYI TARSUS BELEDİYESİNE VE MÜZE MÜDÜRÜ DOĞUKAN BEKİR ALPERE ADİLE ONBAŞI ANAOKULU OLARAK TEŞEKÜR EDERİZ.

Ekm

DİKKAT GELİŞTİRME VELİLERE ÖNERİLER

Ekm

Hayata daha dikkatli bakalım!